Geçen hafta, 30 Ağustos günü, düşman ordusu çembere alındığını yazmıştım. 30 Ağustos sabahı, 1. Ordu ve avcı sınırlarını ile 4. Kolordu’yu denetleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; saat 14.00’de Aslıhanlar yakınındaki Komuta Karargâhından taarruz buyruğunu verir. Dumlupınar’da ordumuz düşmana son darbeyi vurur. 30 Ağustos günü Başkomutan Mustafa Kemal’in Zafertepe’den şahsen yönettiği meydan muharebesinde Allıören, Keçiler, Kızıltaş Deresi yolunun iki yanında Yunan birlikleri büsbütün sarılmış ve imha edilmişlerdir. Kızıltaş Deresi bölgesinde açık kalan alandan kimi Yunan birlikleri ve General Trikopis, General Diyenis ve birçok Yunan kumandanı kaçmışlardır.
Başkomutan Mustafa Kemal, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa Çalköy’de yıkık bir meskenin avlusunda kırık bir kağnı arabasının üzerinde durum değerlendirmesi yaparak Yunanlıların tekrar savunma sistemine geçmesini önlemek ve Yunanlıları mağlup etmek için İzmir’e girmek görüşüne varmışlardır. Mustafa Kemal Paşa burada Batı Cephesi’ndeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri yayınlamıştır.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları, Afyonkarahisar-Dumlupınar büyük meydan muharebesinde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir vakitte yok ettiniz. Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır. Savaş alanlarındaki muvaffakiyet ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum. Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme misyonunun ardını bırakmayacak, daima olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için Başkumandanlığa teklifte bulunulmasını, Cephe kumandanlığına büyürdüm: Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha öbür meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, müsabakayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim. Ordular, Birinci Amacınız Akdeniz’dir, İleri!”
İzmir’i emperyalistlerin işgaline karşı sembol seçen Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Türk ordusu, İzmir’in kurtarılması için adeta uçarak koşarak savaşıyordu. 18 Eylül 1922 günü, Uşakizade Köşkü’nün önünde geçen bu anı, bu koşuya çok hoş bir örnektir. Fransız Yüksek Komiseri General Pelle ile Gazi Mustafa Kemal Paşa köşkte konuşurken, Fransız Amirali Dumensil Gazeteci Ruşen Eşref’e hayret içinde:
“On dört gün içinde hem yüz kırk, yüz elli bin bireyden fazla bir orduyu yok etmesi, beş yüz elli kilometrelik bir yolu süvarinin on günde aşması, askerlikte ender görülmüş bir şeydir, şaşılacak bir şeydir. Ama en şaşılacak şudur ki, develer ve kağnılarda beraberdi” demiştir.”
9 Eylül 1922 sabahı İzmir’de emperyalizmin mağlubiyetiyle sonlanan ‘Kurtuluş Destanı’nı anımsayalım. Türk Ordusu’nun öncüleri, artçıları, piyadeleri ve süvarileri İzmir’in kapısı Belkahve’ye dayanmış ve saat 05.00’de muzaffer ordumuz İzmir’e girmiştir. Saat 9.00’da 2. Süvari Tümeni’nin 13. Alayı Binbaşı Atıf komutasında Bornova’ya ulaşmıştır. Türklerin coşkusuna Bornovalı Levantenlerin korkusu karışmıştır. Levantenler ülkelerinin bayraklarını asarak, kendilerini teminata almaya çalışmışlardır.
2. Süvari Tümeni’ne Mersinli yoluyla İzmir’e, 1. Süvari Tümeni’ne ise Kadifekale’ye yanlışsız ilerle buyruğu verilmiştir. Binbaşı Reşat, İzmir’e girme misyonunu Yüzbaşı Şerafettin komutasındaki 2. Süvari Bölüğü’ne vermiştir. Yüzbaşı Şerafettin iki bölük halinde öncülerini İzmir’e yanlışsız yürütürken, Halkapınar civarındaki Tuzakoğlu un fabrikasından süvarilerimiz üzerine ateş edilmiştir. Süvarilerimiz Alsancak garını dolaşarak, Gündoğdu’dan denize ulaşmıştır.
Süvariler Kordon boyunca İzmirlilerin tezahüratıyla Pasaport dairesine hakikat yol alırken, orada meydana gelen olayı Yüzbaşı Şerafettin’in ağzından aktaralım:
“Belinde kayışı ve kasaturası, elinde silahı olan bir sivile silahını bırakmasını söyledim. ‘Bırakmam’ diyerek elindeki bombayı üzerime attı, atımın karnı parçalandı ve öldü. Ben de iki yerimden yaralandım. Hızla yürüyüşe devam ettik. Hükümet konağına geldik. Kapılar kapalı idi. Yan kapıdan girerek, cephedeki kapıyı açtık. Balkona ulu bayrağımızı çektim.” Saat 10.00’da Yüzbaşı Şerafettin komutasında Teğmen Hamdi ve Teğmen Ali İstek ile bir arada İzmir Hükümet Konağı’na Türk bayrağı çekilirken, tıpkı anda Sarı Kışlaya Yüzbaşı Zeki ve Kadifekale’ye de Teğmen Besim tarafından Türk bayrağı çekiliyordu. 1.Süvari Tümeni Kumandanı General Mürsel Paşa, saat 14.00’de Garp Cephesi Komutanı’na İzmir’in geri alındığının telgrafı göndermiştir.
02 Eylül 2024
Ahmet Gürel